SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

DİYAT BAHSİ

<< 4580 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سِنَانٍ الْعَوَقِيُّ حَدَّثَنَا شَرِيكٌ عَنْ مُغِيرَةَ عَنْ إِبْرَاهِيمَ وَجَابِرٍ عَنْ الشَّعْبِيِّ قَالَ الْغُرَّةُ خَمْسُ مِائَةِ دِرْهَمٍ قَالَ أَبُو دَاوُد قَالَ رَبِيعَةُ الْغُرَّةُ خَمْسُونَ دِينَارًا

 

Şâ'bî'den şöyle dediği rivayet edilmiştir:

 

"Gurre beşyüz dirhem gümüştür."

 

Ebû Davud derki: Rabîa: "Gurre elli dinar altındır" dedi.

 

 

İzah:

Bu babdaki hadisler, beş ayrı sahabeden nakledilmektedir. Bunlar; Cabir b. Abdullah, Muğira b. Şû'be, İbn Abbas, Bureyde ve Ebû Hureyre (Allah hepsinden razı olsun) dir. Hadislerin hepsi, Huzeyl kabilesinden iki kadının biribirleri ile kavga edip, birisinin hamile olan öbürüne vurup kadının ve bebeğinin ölümüne sebep olduğunda birleşmektedirler. Ancak bir kısım rivayetlerde, katil olan kadının çadır direği vurduğu bildirildiği halde 4578 numaradaki riva­yette birşey attığı ve kadının bebeğini düşürdüğü beyan edilmektedir. An­cak, Ebû Davud bu hadisteki bir hükme itiraz etmiş, gurre olarak rivayet edilen beşyüz koyunun doğrusunun, yüz koyun olduğuna işaret etmiştir.

 

Bir de, bazı hadislerde kavga edip biribirini öldüren kadınların aynı şahsın nikâhı altında iki kuma olduğu bildirilirken, bazılarında bu cihet hiç anılmamış, birisinde ise başka başka adamların karıları olduklarına dikkat çekilmiştir.

 

Taberânî'nin, Ebû Melih el-Huzelî'nin, babasından yaptığı rivayet da­ha tafsilatlıdır. Taberânî'nin rivayeti şu şekildedir:

 

"Bizde Hamel b. Mâlik diye birisi vardı. Adamın; birisi Huzeyl, öbü­rü de Âmir kabilesinden iki karısı vardı. Huzeyl kabilesinden olan, çadır direğiyle Âmir kabilesinden olanın karnına vurdu. Kadının çocuğu düştü. Kocaları, vuran kadını Rasûlullah'ın yanına götürdü. Kadının İmran adın­daki kardeşi de beraberlerinde idi. Olayı Rasûlullah'a anlattılar. Rasûlul­lah:

 

"Diyetini verin" buyurdu.

 

İmran:

 

"Hiç yememiş, içmemiş bağırıp ağlamamış bir ceninin diyetini mi vereceğiz?!" dedi.

 

Rasûlullah (s.a.v):

 

"Sen bedeviler gibi secîli konuşmayı bırak. Buna, bir köle veya cariyenin değeri; beşyüz dirhem veya bir at yada yüz yirmi koyun ge­rekir." buyurdu.

 

imran:

 

"Yâ Rasûlellah! Kadının iki tane oğlu var. Obanın ileri gelenleridir­ler, Annelerinin ceremesini benden çok onlar çekmeliler" dedi.

 

Nebi (s.a.v):

 

"Hayır kız kardeşinin ceremesini onlardan çok sen çekmelisin" buyurdu.

 

İmran:

 

"Benim verecek bir şeyim yok" dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) kadınların kocası ve ölen ceninin babası olan ve Huzeyl kabilesi­nin zekâtlarını toplamakla görevli bulunan Hamel b. Mâlik'e döndü ve:

 

"Ey Hamel! Sen çocuğun diyetini elindeki HuzeyFin zekâtların­dan yüz yirmi koyun alarak tahsil et" buyurdu. Hamel de öyle yaptı.[el-Heytemî, Mecmeu'z-Zevâid, IV, 300.]

 

Taberânî'nin bu rivayeti olayı daha detaylı bir şekilde aksettirmekte­dir. Rivayetler arasındaki küçük farkları olayın teaddüdüne bağlamak mümkündür.

 

Metinlerde Rasûlullah'ın secîli konuşmayı men ettiği intibaını veren ifâdeler vardır. Ama bu mutlak değildir. Kâhinlerin yaptıkları gibi, bâtıl fikirlerini doğru göstermek için yapılan seciler yasaktır. Normal secî ca­izdir. Bizzat Rasûlullah secîli konuşma yapmıştır.

 

Hadis-i Şerif, tüm rivayetleri ile, ana karnındaki ceninin düşmesine se­bep olan kişiye ğurre denilen bir cezanın gerektiğine delâlet etmektedir. Yine hadisin rivayetlerinde gurre'nin; bir köle veya câriye, bir at, yüz ko­yun, beşyüz dirhem gümüş, elli dinar altın olduğuna işaret vardır.

 

Gurre aslında atın alnındaki beyazlık, aydınlık manalannadır. Onun için bazı âlimler bu kelimeyi, lügat mânâsının delâleti istikâmetinde de­ğerlendirmişlerdir. Meselâ Ebû Amr b. Alâ: "Gurre; beyaz köle veya ca­riyedir, beyaz olduğu için bu isim verilmiştir. Siyahı kabul edilmez" der.

 

Ulemânın Cumhuruna göre gurre, diyetin yirmide biridir. Bu da beş­yüz dirhem gümüş veya o kıymette bir köledir. Diyetin gümüş karşılığı on ikibin dirhemdir, diyenlere göre gurre, altı yüz dirhem gümüştür. Bu hü­küm cenin erkek olması halindedir. Kız olursa kadının diyetinin onda bi­ridir ki, o da beşyüz dirhem gümüş eder. Çünkü kadının tam diyeti, erke­ğin diyetinin yarısıdır.

 

İmâm Şafiî'ye göre ceninin diyeti deveden ödenir ve beş devedir. An­cak bu develerden ikisi hamile deve kıymetinde üçü de dört veya beş ya­şına girmiş erkek deve kıymetinde olacaktır.

 

Cenin için ödenmesi gereken diyet kendisinden miras olur. Yâni o be­beğin mirasçıları gurre denilen o diyeti alırlar. Ancak ceninin düşmesine sebep olan kişi mirasçı olamaz. Meselâ bir kimse hamile olan karısının karnına vursa ve bebek düşse, baba çocuk için ödenen gurreden miras ala­maz. Anne bizzat kendisi karnına vurarak veya ilaç içme v.s. gibi bir yol­la bebeğini düşürürse; bebek ölü olarak düşerse gurre gerekir. Diri olarak düşer, sonra Ölürse tam diyet icâbeder. Bu diyet kadının âkılesince çocu­ğun yakınlarına ödenir. Şüphesiz kadın buna mirasçı olamaz.

 

Düşen ceninden dolayı gurre gerekmesi için, ana karnında kaç aylık ol­ması gerektiği konusunda bir kayıt mevcut değil. Ancak, metinlerde; vü­cudunun bir kısmı tamamlanan ceninin, tamamı tamamlanan cenin hük­münde olduğu ve düşürülmesinden dolayı gurre gerektiği bildirilmekte­dir.

 

Şayet cenin bir darbe sonunda diri olarak düşer, bilâhere ölürse tam di­yet gerekir.

 

Hadis-i Şerif, cenin için ödenmesi gereken diyetin, katilin âkılesi tara­fından ödenmesi icâbettiğine ve oğul ile kocanın âkile olmadığına delâlet etmektedir. Yine hadisten anlıyoruz ki, bir kadının oğlu ve kocası varken âkılesi miras alamaz.

 

Hadisin bazı rivayetlerinde, bebeği düşen kadının kendisinin de öldü­ğüne işaret edilmektedir. Ölen bu kadın içinde, bazı rivayetlerde katil ka­dının âkılesine diyet yüklendiği, bir rivayette ise öldürüldüğü bildirilmiş­tir. Hattâbi; bu rivayetten başka, katli söz konusu eden bir rivayet bulun­madığını söyler. Kalın odun ve iri taşı silâh hükmünde sayıp ta bunlarla vuku bulan teammüden öldürmenin kısası gerektirdiğini söyleyenlere gö­re, bunda hiçbir müşkil yoktur. Ancak Hanefiler, bu durumda, ölen kadın için, âkılesine diyet yükleyen rivayeti tercih etmiş olacaklar ki, ölen anne için tam diyet, bebeği için de beşyüz dirhem gurreye hükmetmişlerdir.

 

Bugün çokça yapılmakta olan kürtajların da çocuk düşürme hükmün­de olması gerektiği kanaatindeyiz. Kürtaj için zaruret yoksa hem izin ve­ren anne baba hem de kürtajı yapan doktor dinen mes'uldür. Fakat rahim­deki cenin henüz organları belli olmayacak bir halde ise, hukuken diyet (gurre) gerekmez.